Yazım
Yazım
ANNELİK HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Üç kız annesi olarak, annelik üzerine sayfalarca yazabilirim. Doğum, bebeklik, çocukluk, ergenlik, gençlik dönemlerine ait, beni en çok eden hamilelik onlarca yıl hikaye anlatılabilir. Evlat bir nimet ise, bu nimete üç kez mazhar olduğum için, Yaradan'a hemen her gün şükrediyorum.
Hemcinslerim ve pek çoğu için, annelik ve ev kadınlığı iç içe geçmiş kümeler gibidir. Bu da anneliğin kullanımının arttırılması ve tam olarak parçalanmalarını zorlaştırmaktadır elbette...
KADINLARIN ZOR TERCİHLERİ
Kadın dönemi sistemleri ve rejimin meşruiyet savunması, annelik de bundan nasibini devam ediyor ne yazık ki... İdeolojilerin sembolleri haline geldiğinde, yapılan tartışmada "annelik" daha da zarar görmektedir. Taraf, karşı taraf, "anneliği sadece evinin kadının"dan ibaret zannedenler, anneliğin ruhu çevredeki tanım ve tartışmaları dikkate alınmıyor.
Modern yaşam kariyeri, geleneksel yaşam annelik üzerinden ev eksenli yaşayan ön plan ortaya çıkarılırken, kadın sistemleri ve rejimler arasında bir seçim yapılması zorlanmaktadır. Çalışan kadınların çocuklarına yeteri kadar vakit ayırdıkları için sürekli bölme baskısı, vicdan azabıyla yaşarken, çalışma hayatı yerine, anneliği tercih eden kadın da modern hayat tarafından yaptığı yanlıştan(!) kesilmeye çalışılıyor.
MODERN HAYAT, ANNELİKLE BARIŞIK MI?
Modern yaşam bireyin "benliğini" ön plana çıkararak, "biz" ile beslenen çocuk ve aileyi bir anlamda hasım saymaktadır. Bu durum, hem kadınlar hem de erkekler için geçerli olmakla birlikte, daha çok kadın üzerinden yapılan tartışmalar kabul görmektedir. Modern hayatta, çocuğun tüm masumiyetine rağmen, kadının bir anlamda rakibi gibi sunuluyor. Kariyer, kadının "kendi hayatı" tanımı içinde yer bulurken, çocuk ve aile sanki kişisel hayatıymış gibi anlamlandırılmaktadır. Bunda, modern hayatta "erkek tanımında" ailenin varlığının yerinin payının hiç de küçümsenmesi mümkün değildir elbette...
Anneliğin geri yaşamasına sebep olan modernistler, en son ne zaman bir çocuğu kokladılar, bir çocukla birlikte bayılıncaya kadar güldürenler, alevlenen yanan bir oyun başına sabaha kadar beklediler mi?
Kadın hakları mücadelesi verilirken, kadının en doğal hakkı olan anne ihmali mi geleceğiz?
Annelik ile ev kadınlığının bu kadar giriş girişinin tek müsebbibi erkekler ve ideolojiler değil elbette. Kadınların hatırı sayılır bir kısmı, evlerine, evlerinden daha fazla mesai bitiyor. Çünkü ev kadınları için hayat, "çocuk" değil "ev eksenli" geçmektedir.
Kadınlar arasında, ev işleriyle bütün gün uğraşmak "titizlik" olarak iltifat görmektedir. Ben, kadınların evleri için ilişki kurdukları iltifat kadar, annelikleri için iltifatlandığı hiç mi hiç çalışmıyor.
Kadınların, evlerinin sıcaklığı, konforu ve sıcaklığıyla birbirine karşı statüde kalma halleri de "anneliği" geride bırakan faktörlerden değil midir? Ondan dolayı salonlarımızın kapılarına kilit vurulup, "oturma odası" adıyla küçücük odalara sıkışıp kalıyoruz.
KADINLAR NEYE MESAİ HARCIYOR
Ev kadınları acaba zamanının kaçta kaçını kısıtlamasının durumu için mi? Cam silmek, çarşaflara varıncaya kadar ütülemek, sürekli elinde toz beziyle dolaşmak, "misafir" odaklı yaşamak, annelik görevlerinin içinde ne kadar devam ediyor?
Tuvalet alışkanlığını edinen çocuğu, "kirletmesin" diye, evin tüm halılarını kaldıran ve çocuğun zatürree olmasına neden olan titiz bir ev kadının, iyi bir anne midir? Evine ve eşyalarına taparcasına bağlanan ve neredeyse tüm zamanlarını onlara hizmet ederek kadınların, çocuklarını TV'nin terbiyesi, çalışan annenin çocuğunu bakıcıya emanet etmekten daha mı masum?
Titiz ve iyi durumdaydı, iyi anne olmuyor ne yazık ki? Evine hizmet etmekten günlerce çocuğun başını dahi okşayamayan, doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü öğretemeyen kim bilir kaç kadın var?
Annelik konusunda modern yaşam veya erkekleri suçlayanlar, "ev kadınlığına karışmış" eksik ve yanlış annelik kabullerini de sorgulamalılar artık.
KÖTÜ EV KADINI OLMA PAHASINA, İYİ ANNE OLMAK_
Çok zaman babalar, sadece çocuğu uzaktan takip eden rehber rehber gibi davranarak, çift taraflı sorumluluğun ihlali parasının bütün olarak ayrıldığı, anneliği kutsanarak kadınlara yüklenmektedir. Anne doğurur, emzirir, bez değiştiririp anne hazırlar da, baba, çocuğu parka götürüp, okula veli toplantısına gider, akşamları verilen yardıma yardım da yapamaz mı?
'Acaba erkekler, anneliği ön plana çıkartarak, çocukları üzerinden evin tüm sorumluluğu ile birlikte, kendi hayatlarının da konforunu kadın üzerinden mi sağlamak istiyor?' diye istemekten vazgeçerim
Anne parayı vermek isteyen bir kadın, zamanını cam silme ve ütü ayırma yerine, çocuğuu sinemaya götürmek, sulu boya yapsa, insanların oynaması oyunsa, erkek eve geldiğinde ertesi gün giyeceği gömleğini ütülenmemiş bulsa, yine de "anneliği kutsar" mı?
Son günlerde bir TV kanalında, bunların tamamı tarafından, çocukların dil gelişimleri de anneliğin görevleri arasında sayılıyordu. Ben de hayal etmeden yapamadım elbette:
Kadın akşam eve gelen kocasına, "çocuğumuzun dil gelişimi için yazılan kitap okudu, kelime oyunu oynadığım hayatım, onun için pazara gidemedim, yemek de yapamadım" dediğinde, acaba erkek "harika yapmışsın hayatım, hadi yemeği dışarıda yiyelim" mi? adına.
Dileğim, bir erkekle bir kadın, bir evi ve bir hayatı paylaştığında, adalet ve vicdanın görevlerindeki mevcut durumlar. Birbirine sırtına yük olmadan, sırtını vermeleri...
KADIN İÇİN HER ŞEY MÜMKÜN
Söz konusu kadın ve annelik olduğunda "ya", "ya da" demek zorunda kalıyoruz. Tarafların tamamı, (kadın, erkek, geniş aile, devlet...) içeriğiyle bir şekilde paylaşarak "kazan kazan" formülüyle, ihtiyaçlara uygun, özgün, yeni uygulamalar geliştirebiliriz. Kadın, iyi bir planlamayla ve görünümlerini doğru belirleyerek, hem mutlu olduğu işte çalışıyor, hem de iyi ve mutlu bir anne (kötü bir evin kadının olmayı bahasına) olmayı başarabilir. Yeter ki sistemler, ideolojiler, yerleşmiş kabuller, kadının sürekli yargılamaması.
Güzel ülkedeki güzel insanlar, ezberlerle yaşamak yerine, ara sıra da olsa, şöyle bir durup, derin bir nefes alıp "Ben ne yapıyorum?" diye sorsa, aklıyla ve vicdanıyla, kendi teslimini kendi bulsa, biz de böyle sayfalarca yazmak zorunda kalmaksak, ne olur?
2011