Yazım
Yazım
DİJİTAL BAĞIMLIKLIK
Madde seçimi ile birlikte, belki de tüm ilişkiler ve psikoloji psikolojisi tartışması gerekiyor. İnsanoğlu şu ya da bu anlaşmalar sayesinde en kolay erişilebilen maddeye, insana, davranışlara gösterilen ilgi gösteriliyor. Elbette madde salgınının tahribatının çok yüksek ve yaygın olanı, bundan dolayıdır ki sorumluluğu tüm sorumlu organları topyekûn bir seferberlikle mücadeleye başlandı.
Bunun yansıra bugün belki de farkındalığımız yoktu ama modern çağın değişimi ilişkilerinde toplumların içten içe kemiriyor. Obezite, dijital göstergelerden sadece bir kaçı.
Dünya bir yandan açlık ve yoksullukla mücadele ederken, diğer yandan “yemek kapasitesi”nin büyüklüğünün yaygınlığı ve sonuçları ile mücadele etmeye çalışıyor. Obezite, belki bir madde analizi olarak tanımlanamıyor ama özetin karbonhidratları ve şeker zenginlikleri yoğunlaştı bile…
DİJİTAL BAĞIMLIK…
Bir iletişim meslek mensubu olarak, iletişim araçlarının yaygınlaşması, iletişim teknolojisinin şirketi beni ancak heyecanlandırabilir. İletişim teknolojisinin ilerlemesi öncelikle meslek mensuplarının üretimlerini hem zenginleştirecek hem de kolaylaştıracaktır. Hızlı, kolay erişilebilirlik, çok seslilik gibi ihbarın yanı sıra makul ve güvenli olmayan zaman aralıkları giderek başta olmak üzere özellikle çocuk ve gençlerde iletişim, sosyalleşme yoksunluğu gibi olaylar da ortaya çıkıyor.
Bununla birlikte, cep telefonlarının artık sadece konuşarak iletişim aktarımının ortaya çıkması ve birer mini bilgisayarların paylaştığı ile hayatımızı kuşatan dijital direniş da görmezden gelemeyiz. Konvansiyonel(!) sosyalleşme araçlarının unutulduğu ve dijitalleşme sosyalin değer olduğu yeni çağın direnişi bu…
Aslında iletişim teknolojilerini doğru kullanmama özrümüz bu belki de… Televizyonu da aynı ilişki yöntemi ile hayatımıza sokmadık mı? Televizyon, bir iletişim halinde olmak daha çok tüm aileyi esir alan bir sihirli kutu olmuyor mu hayatımızda? Açılış saati ile düğme basılan ve bayrak töreni ile kapanan bir televizyon kullanım alışkanlığımız… Ne yazık ki bu davranış süreci, iletişim teknolojilerinin ilerlemesi ile başta türlü zuhur etti hayatımızda.
Sosyal medya araçları, sohbet programları ile yapılandırılan minicik bir ekran kapatılmıyor mu insanoğlu? 24 saat esaslı biyolojik yaşam yerine, zaman süresi yok olan bir sanal yaşam söz konusu. Gece yarıları atılan tivitler, tuvaletten yazılan mesajlar, bir arkadaş ile sohbet ederken göz ucuyla da olsa kopamadığımız telefon ekranı…
Dijital değişimlerin yan etkileri yeni yeni konuşuyoruz. Baş, boyun ağrıları, el ve kol kaslarındaki şikayetler, sürekli aynı değişimin bulunmaması rahatsızlıklar, fizik tedavi hekimlerinin yeni uğraş alanı oldu.
Diğer taraftan dinamik bir gösterge devre dışı bırakılmakta ve statik öğrenmenin yolu da kapatılmaktadır. Gün içinde esnek dinamik bir ekran karşısında dayanıklı bir çocuk o ekrandan alıp, statik bir kitap sayfasına yönlendiriyorsunuz.
Herkesin ağzında bir “hiperaktivite” sözü var. Hatta bazı anne babalar bunu övünerek çocukları yakıştırırken aslında ne kadar bilgisiz bilgi da ortaya koyuyorlar. Sınırsız ve süresiz bilgisayar (ekran) kullanımı özelikle çocukları dinamik bir algıya mahkûm ediyor. Akabinde de statik olan her şeyden uzaklaşıyorlar. Kitap okumak, el emeği ve sabırla bir iş ile uğraşmak vs…
Zaman zaman sohbet teknolojisine sahip bir yazılım mühendisi “İspatlayamam ama uzun süre ve sınırsız bilgisayar kullanan aralıklı bilgisayarların makul derecede sıkıştırılmasına ile ailelerin çocuklarda hiperaktivite şikayetlerini azaltacaktır” dedi. Hatta hayatın dinamik ve statik algısı, endişelerini de paylaşıyor. “Bu kadar dinamik algıya alışan bir nesilden, nasıl olacak da mikro seçimler gelecek?” Dediğimde ben olayla ilgili endişeye kapıldım.
GÜVENLİ VE ETKİN KULLANIM
Bu endişelere, tedbir olması için, özellikle bazı anne babalar, “yasak koymak, eve internet almamak” gibi devam etmek, büyümenin nezdinde (üzülerek yazma) komik durumlar düşebilir. Çünkü çocukların, anne babalarının erişime yasakladığı, arkadaşlarının telefonlarından artık çok kolay ulaşabiliyorlar. İşte tam da bunun için “güvenli kullanım” konusunda ısrarcı olmalıyız.
Bu alanda kötü amaçlı kullanıcıların kullanımları mutlaka bilinerek. Kişisel bilgilerin açık bir şekilde yazılmasında veya yüksek kalitede, iyi bir fotoğraf paylaşıldığında, kötü amaçlı kullanıcılar tarafından çoğaltılabilirliği yazılabilir. Özel hayatın gizliliği mutlaka anlatılmalıdır…
Ekran, tablet başında geçen uzun saatlerin farklılıklarını da anlatması gerekiyor. Bu, elinizde olduğunda erişebileceğiniz bir teknoloji sadece. Bizi ve burada baskıları esir almaya çalışmak, dış dünya ile yabancılaşmaya izin vermemek gerekiyor.
Sosyal medyanın, para ve finans konusunda ve doğru kullanım hakkında sayfalarca yazılabilir, eğitim modülleri hazırlanabilir. Her ortam ve mecrada paylaşılabilir.
Fakat önce, yanlış kullanımdan kaynaklanan bir “dijital sızıntının” varlığını kabul etmekle işe başlamamalıyız.
EYLÜL / 2014