Yazım
Yazım
KADIN, FUTBOL VE SİYASET…
Futbol gibidir, siyaset… Erkeklerin değişimleri, oynatılmada izlemeyi de çok sevilen, sert bir oyun.
Sokağa'nın ilk çıktığı günlerde başlar erkekler, futbol oynamaya…
Üç-beş çocuk bir araya geldiklerinde hemen bir takım kurar ve tek kale de olsa başlarlar maça.
Tekme bölgeleri, hatta odaları birbirleriyle ama oyunu terk etmezler. Maçın düzeninden sonra da tekme atan ve yiyen, oranları birlikte gazoz içerer.
Oysa kızlarımız evde bir başlarına oynuyor oyunlarını. Bebekleriyle baş başa…
Oyunlar hayatı öğretir aslında.
Ondan daha bireyseldir kadınlar. Yalnızlık, duygusal zekâlarını geliştirmek ama gerçek hayattaki duygusallığı yönetememek ayaklarına da dolanıverir. Ondandır ferdi işlerde kadınlar daha başarılıdır. Derslerde kızlar tıkalı, erkek çocuklara fark atması da buralardır. Akademik başarıda kimsenin eline su dökemez kadınlar…
Ama dedim ya… Siyaset, futbol gibidir. Kuralların değişmesinin sert bir oyun…
Kadının ev içi sorumlulardan, eğitim ve ekonomik eşitlik gibi görünümlerinin ardından siyasetin talip olması iyi bir zaman aldı. Ah! Bu arada futbolla pek ilgilenmediklerinden takım oyuncusunun refleksleri de pek gelişemedi.
Bu arada erkekler hem futbolda hem de siyasette iyi yol kat etti.
Futbolun gücü, olanca gücüne rağmen maçta kalmamayı başaranlar. Taktik ve stratejilerini geliştirmeyi sürdürdüler.
Erkekler olanca zorluğuna ve zorluğuna rağmen futbol gibi siyasetten de keyif almayı bildiler.
Futbol siyaset gibidir…
Mantık, strateji ve takım oyunudur…
futbol gibi, siyasette bir takım oyunudur.
Rakipleriniz dahilinde, sevdiğiniz veya sevmediğiniz kimse yoktur. Rakip takım olmazsa olmaz futbol da oynayamazsınız. Mahallede erkek çocuklar iki takıma bölünürken, sadece oyunun rakiplerini bilirler. Rekabetleri oyun oynayabilmek, arkadaşlıkları ömür boyudur. Ondan dolayı, rakip oyuncuların takımları kadar değerlidir.
Yeter ki iyi bir oyun çıksın…
İyi bir futbolcu, takımın bir parçası olması ve oyunu, hocasının kurduğunu asla unutmayandır.
İyi bir futbolcu, topun ne zaman taca atacağını bilen, köşe vuruşunu gole çevirendir.
İyi bir futbolcu, rakibin yedeklenmesi için yeterliliği bilen, kaleciyi ters köşeye yatırandır.
İyi bir futbolcu, üst ayağına gelmese de koşmayı sürdürendir.
Futbol öyle bir oyundur ki; Bazen golü doksandan çakmak yerine, zamana sahipa pas atmayı tercih dayanıklı değildir.
Sahada ne kadar mücadele varsa edin, bitiş düdüğü çaldığında maç bitmiştir.
Ter kokan formlarınızı değiştirir, kırk yıl hatırı olan kahveler içersiniz.
Kadınların, çok büyük avantaj ve doğru siyasete kalite üretmesi olan duygusal zekâları, futbol ve takım kültürel ömürleri bazen ayaklarına dolanıyor ne yazık ki...
Bazen kadınlar, sadece rakipler değil, takım arkadaşlarına da katılabiliyorlar. Duygularını yönetemeyince, takım arkadaşlarına pas atmak yerine rakibin ayağına bırakıveriyorlar.
Bitiş düdüğüne aldırmıyor kadınları. Çıktıkları tüm maçlara, bir önceki maçta ayrıldılar ve hesaplarını da taşıyorlar. Maçın rekabeti ve harareti, oyundan günler sonra da devam ediyor ne yazık ki…
Maç 90 dakikadır…
Avrupa kupasında millilerimiz bize gösterdi ki, maç 90 dakika.
Bazen sert bir tekme alabilir, bazen rakiplerinizden hiç de hoş olmayan sözler duyabilirsiniz. Hatta hakemin yanlı olduğunu düşünebilir, kararlarıyla da incinebilirsiniz. Ama maçın 90 dakikasını unutma…
Ne yazık ki bazen biz kadınlar; Yediğimiz ilk tekmede, sağlığımız ilk kötü sözde, bazen ilk yarı bile bitmeden, sahayı terk etmeye kalkıyoruz.
Maçı, oyunu bırakıp, hakemin kararlarını sorguluyoruz bazen…
Oysa erkekler, sadece mililer gibi her şeye rağmen oyuna devam ediyor, uzatmalarda bile oyunu bırakmayarak, hakeme rağmen 91. dakikada çakıveriyorlar golü…
Futbol dış mekan oyunudur…
İster oyuncu, ister seyirci olun, futbolun dış mekanıdır. Bazen deplasmanda, bazen mahalledeki halı sahada oynanır…
Kahvehanede, kulüpte, stadyumda seyredilir…
Siyasetin zaman ve mekan mefhumu da futbol gibidir.
Akşam yemeğinden sonra, gecenin ilerleyen zamanlarında ama mutlaka evin dışında, her türlü hava şartlarında uygulanan siyaset.
Erkek iş hayatlarında, siyaseti de ceketini giderek giderek yapmaya alışıktır. Maçın konsantre olacağından aynı anda fazladan fazlasını yazmak istemez…
Oyuna öyle kaptırır ki kendini, eş ve baba olduğunu unutur çok zaman…
bunlara göre evin birinci derece sorumluları da kadınlardır.
Oysa kadınlar, mevcut olmayan bir hayatta kalma kursalar da kendine, hele bir de anneyse, gün içinde bir şekilde yaşamalı, evin ihtiyaçlarını planlamalı, çocukları zaman ayırmalıdır.
Biz kadınlar, ne kadar ağır yükün altına girersek girelim, duygusal ve çoklu zekamızı başarıyla kullanabiliyoruz. “Çocuk ve kariyeri” aynı anda ve kaliteden ödün vermemede oldukça mahiriz.
Sabah daha erken kalkarak, akşam daha geç yatarak, iyi bir planlamayla, “sihirli değneğimiz” varçasına, kendimizi parçalayarak hallediyoruz her şeyi.
Detaylarda, sabırla iş performansıyla ilgili becerimiz, çoklu zekâmız ve bitmek bilmeyen enerjimiz üzerine, bir takım oyuncusu olmayı, maçtan kopmamayı öğrenecek mi, siyasette kim tutar bizi?
2011