Yazım
Yazım
MESLEKİ REFLEKS İLE MECLİSTEN CANLI YAYIN
15 Temmuz gecesi bir muhabir gibi FaceTime üzerinden, Meclis'ten CNN Türk ile canlı yayın yapan, Düzce Milletvekili Ayşe Kesir ile o geceyi konuştuk.
KESIR: "CUMHURBASKANIMIZI SAG SALIM GÖRÜNCE İÇİM COK RAHATLADI."
Hain Darbe girişimini ne zaman, nerede ve nasıl öğrendiniz? O an neler hissettiniz? Meclis'e gelme kararını nasıl verdiniz?
- Kesir: 15 Temmuz günü Ankara’daydım. Düzceli Bakanımız Faruk Özlü başkanlığında Düzce’nin koordinasyon toplantısı vardı. Toplantı gün içerisinde yapıldığı için o gece Ankara’da kalıp ertesi sabah şehrime gitmek üzere programımı yapmıştım. O gece sosyal medyadan Boğaziçi köprüsünün tek taraflı kapatıldığını, askerin orada olduğunu gördüm "muhtemel yoğun bir terör tehdidi var ya da bir ihbar var tedbir alınıyor "ihtimali aklıma geldi. Darbe hiç aklıma gelmedi. Aşağı yukarı saat 22.30’a doğru bir arkadaşım mesaj attı.
'Darbe mi oluyor ne oluyor?' diye. Köprü kapatılmış uçak seslerini bir yandan duyulmaya başlamıştı. O arada evde 12 yaşındaki kızımla yalnızız. Ortanca kızım bir program içi arkadaşlar ile dışarıda, geç gelecek. Onu eve çağırdım, gelmesi gerektiğini ve benim çıkmam gerektiğini söyledim. O ilk önce anlamadı. “Ne olduğunu anlamadık henüz bilmiyoruz ama olağanüstü bir durum var, sen bir an önce eve gel kardeşinin yanına, benim çıkmam gerekiyor" dedim. Eşim de o sırada TRT'de idi. Aracımı çağırdım. Kızım eve geldiğinde soru soruyor. Ne oldu, neler oluyor?' Ama Ona net bir cevap vermedim. Bilmiyoruz, netleşen bir şey yok. Milletvekili arkadaşlarımızla, grup başkanvekilimiz İlknur Hanim ile telefon trafiği yaptık. Kimsede çok net bir bilgi yok ama olağanüstü bir durum var. Asker TRT'yi kuşattı bilgisi de geldi. TRT kuşatıldıysa artık bu bir darbe girişimi olduğunu anladık. Ama bununla ilgili bir eylem planımız, bilgimiz yok. Tek aklıma gelen dışarı çıkmam gerektiği ve ilk aklımdan Genel Merkeze gitmemiz gerektiği geçti. Dünkü bizim ait olduğumuz siyasi kimlik orası.
Kalkışmanın karsısında aidiyet duyduğumuz yerin Ak Parti olduğu, oraya gitmek ihtiyacı...
İlk aklıma o geldi açık söyleyeyim.
Tüm darbelerde genelde ilk alinin kişiler milletvekilleri oluyor. "Ya tutuklanırız ya da itiş kakışta kör bir kursuna gideriz" aklıma bu gelmişti. Gidip dönmeme ihtimaline hazırdım açıkçası. Ama çocuklara bunu bu şekilde söyleyemedim. Annelik belki sonradan aklıma geliyor böyle yaptığım düşününce. Sadece ortanca kızama sadece 'üzerinde ne kadar nakit var?' diye sordum. Çünkü biz Ankara’da yalnız bir çekirdek aileyiz. Benim ailem İstanbul’da esimin ailesi Konya/Ereğli’de.
Dönemezsem çocuklarım yapayalnız.
Kızım 'Çok bir şey yok 50-100 TL bir şey var' dedi. Gidip dönmezsem bir şey olursa ilk bir iki gün idare etsinler diye bir miktar nakit bıraktım eve. Bir yandan da hazırlanıyorum çıkmak için.
Abdest aldım, giyindim. Çocuklarımla helalleştim. O an TRT bildirisi okundu ben evdeyken. Başbakanımızın açıklamasını dinledim. Bir yandan hazırlanıyorum bir yandan çocuklara dert anlatıyorum. O arada da Cumhurbaşkanımızın açıklaması ben çıkmak üzereyken geldi. Hemen çıktım akabinde. O'nu sağ salim görünce içim çok rahatladı.
TBMM'ne gelişte ve girişte bir zorluk yaşadınız mı?
- Keşir: Milletvekili Parti WhatsApp grubunda yazışmalar olmuş onların da çok farkında değilim. Hemen hiç yazmadığım için orası aklıma gelmedi. O ara mesaj attım. 'Genel Merkeze gidiyorum' diye. Bir arkadaşta cevap geldi araca binerken. 'Genel merkeze değil meclise geçiyoruz diye. Ve ben meclise döndüm.Çetin Emeç yolundan son derece rahat gittim. Olayların yoğunlaşmasından çok önceydi, Meclise intikalimiz. Sadece Meclisin Dikmen kapısında kuruma ait bir otobüsü çekilmişti ve biz aradan girdik. O arada Mecliste olan vekil arkadaşlarımızdan Jülide Sarıeroğlu ile telefonlaştık. Meclise ilk gelenlerden biri oydu."
“İdare Amirimiz Ahmet Gündoğdu’nun odasındayız" dedi. Grupta yazışmalar oldu. Oraya geçtik. İlk gelen 8-10 Millet-vekilinden biriyim. Ağırlıklı olarak kadın vekiller vardı, ilk gelenlerin içinde. Orada bir müddet bulunduk. Ne yapacağız, ne olacak? Uçak sesleri yoğunlaşmaya başladı. Meclis başkanımız İsmail Kahraman binadaymış, Ahmet Bey onunla irtibatlandı ve ortak bir kararla, ortak bir akılla Meclis Genel Kurulunun açılması gerektiği düşünüldü. 50 yaşındayım, Partimizin kurulduğu günden itibaren pek çok kademesinde görev yaptım.
Yıllarca verdiğimiz mücadele ve emeğin aslında tam da bugün için olduğunu düşündüm. Bugün dik durmayacaksak ve direnmeyeceksek, biz yıllarca neyin iddiasındaydık?
Meclise gelirken hangi duygular içerisindeydiniz? TBMM'nin saldırıya uğrayabileceğini, hele de bombalanabileceğini tahmin etmiş miydiniz?
A Kesir: Biliyorum darbeler de siya-siler ilk hedeftir. Giriş çıkışta bir zorluk yasayabiliriz ya da asker basar, gelir bizi alır götürür ya da itiş kakışta bir kör kurgun olur ihtimallerini düşündüm.
Açık söyleyeyim, o zamana kadar okumalarımla bilgimle, bomba ihtimalini düşünmedim.
Daha sonra Gelen Kurul açıldı. Orada olan arkadaşlar biliyorlar, anahtarı bulunamadı, ışıklar yakılamadı yani Meclisin olağanüstü duruma hiç hazırlıklı olmadığını gördük ne yazık ki.
KESİR : "MECLİSİN, MILLETIN EMANETE SAHIP CIKTIGINI KAMUOYU BILSIN İSTEDİM"
Meclis içinde yasadıklarınız ve o anki düşünceleriniz.. İktidar ve muhalefet Milletvekilleri olarak ayni ortamda, darbecilere karsı birlikte bulunmanın önemi hakkındaki düşüncelerinizi de almak isterim. Meclis'ten uzun bir süre bir muhabir gibi cani yayın yaptınız? O andaki duygunuz neydi? Neden ihtiyaç duydunuz?
A Kesir: Genel Kurul açıldığında Sayın Başkan kürsüden bir konuşma yapacak, içeride biz 20-25 kişiyiz milletvekili olarak. Aklıma su geldi birazda mesleki bir refleks ile "başkan burada konuşacak ama bize mi konuşacak? Buranın açıldığını kamuoyuna duyurmamız lazım. Bakınıyorum, çabalıyorum Meclis TV’nin aslında bir nöbetçisinin ve bir kamera-maninin gelmiş olması lazım.
Onun üzerinden mesleki anlamda bir şey yapmamız gerekiyor. Televizyonculuğun olağanüstü durumlarını biliyorum. Öyle bir hazırlıkta yok, irtibat da kuramadım. O arada Cumhurbaşkanımızın FaceTime’den bağlandığımı biliyorum. Ve Meclis Başkanımız önce bir başka arkadaşın telefonuyla başka bir kanala kürsüdeki konuşmasında bağlandı fakat daha sona divana oturup Meclis açacağı zaman, melekten ben arkadaşlarla irtibatlanarak CNN Türk İstanbul rejiye, telefonum üzerinden FaceTime ile bağlandım. Meclis Başkanımız divandaki yerinden “olağanüstü bir durum açıyoruz" demeden Başkanımıza telefonu takdim ettim yayına bağlandı. Meclis Başkanımız o anki duygu ve düşüncelerini, Meclisin iradesini söyledi. Akabinde o arada CHP’li vekiller, vekiller gelmişti içeriye. Aklıma su geldi yine mesleki bir refleksle. Bu meselenin sadece Ak Partinin, Ak Partiye gönül vermişlerin konusu olmadığı, (CHP’nin, MHP’nin de geleceği bilgisi gelmişti. Hatta Sayın Bahçelinin ilk açıklamaya yaptığı bilgisine ulaşmıştık o ara biz.) Tüm sivil siyasetin darbenin karsısında durduğunun ve Meclisin ortak bir iradeyle çalıştırılmaya çalışıldığının kamuoyu tarafından bilinmesi ihtiyacının oluştu bende. Daha evvel olan darbe tecrübelerinden biliyoruz, darbelerin bir sivil ayağı olur ve darbecilerin isi bitince onlar devralır.
15 Temmuz'da tüm siyasi partiler ortak bir duruş ve irade gösterdi. Bu Türk siyasi tarihi için kıymetli ve kayda geçmesi gereken bir durumdu. Sayın Meclis Başkanımızdan sonra ilk sözü, orada hemen yanımızda bulunan Bülent Tezcan'a verdim telefonu. Hatta Bülent Bey çok yakın, yüzüne tutarak konuştu. Ben arzu ediyorum ki biraz uzak tutsun Meclis Genel Kurulda olduğu gözüksün. Televizyonunu yeni açan izleyiciler Meclis'te olduğumuzu bilemezler diye endişe ediyorum. Meclisin çalıştığı izleyiciler tarafından bilinsin istedim. Tabi yayın sırasında bunu söyleyemiyorsunuz.
Akabinde hemen 1-2 metre ilerisinde Levent Gök vardı CHP'nden. Levent beye rica ettim, sırtını Genel Kurula döndürdüm ve telefonu kamera gibi kullanarak biraz geriden, derinliği alarak, telefonu o şekilde tuttum. Her ikisi de mesajlarını verdiler. Günler sonra yayını izlediğimde Bülent Tezcan "Simdi tankların üzerine çıkma zamanıdır “ dediğini fark ettim.
O arada Meclis Başkanımız İsmail Kahraman, Genel Kurulu açtığın ifade etti. Sağına CHP, Soluna Ak Parti Grup Başkan Vekillerini aldı. Partimizden Mehmet Muş konuştu.
Ondan sonra biz yayını kapattık konuşmalar önemli buldum ve vedalaştık CNN Türk'le.
Meclis'e bomba atıldığı andaki duygularınızı alabilir miyim?
A Kesir: Meclis alışması devam ederken milletvekilleri içerideyken bomba düştü. Ama sunu biliyorum Mecliste bulunan ben ve diğer tüm milletvekillerinde "bomba düştü eyvah bana ne oluyor?"
İfadesi hiç yaşanmadı. Aksine, "bombaya rağmen buradayız" iradesi kuvvetle hâkimdi. Siyasi görüşlerimiz farklı, mizaçlarımız farklı, farklı bölgelerden geliyoruz, cinsiyetlerimiz farklı kadın-erkek ama tüm vekillerde "Her şeye rağmen buradayız" iradesi vardı. Adalet Bakanımız basına yansıyan açıklamalar yaptı. O arada CNN Türk İstanbul tekrar aradı beni. "Neler oluyor bomba patladı?" diye ve benim oradaki beyanımda o yöndeydi. "Her şeye rağmen milletin emanetine sahip çıkıyoruz, buradayız.” Tevafuk o ki yayında "Demokrasi nöbetimizi" tutuyor diyorum. “Bomba atıldı hatta birkaç bomba atıldı üst üste, taramalar devam ediyor ama biz buradayız" diyorum. Tabi su reflekste oluştu bende, birazda mesleki bir hassasiyetle. Salonda bulunan arkadaşları da konuşturdum. On sıralarda hangi arkadaşlarımız varsa görebildiğim o an onları da konuşturduk yayında. Yaklaşık 24 dakika toplamda yayın yapmışız. O aksam Meclisin kuvvetli iradesinin kamuoyuna yansıtılması yönünde.
Meclis'in bombalanan noktalarını gördükten sonraki düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?
A Kesir: Bombalanan yerleri daha sonra gördüm. Bahçeyi ise 5 gün sonra. Çünkü Özel harekatta Düzce’nin şehidi vardı. İlime gittim, cenaze törenini gerçekleştirdik. Düşman kuvvetlerin savaşlarda birbirine yapmadığını, devletin yetiştirdiği, emek ve para harcadığı altına helikopter ve F16 verdiği kendi vatandaşımızın yapması canimi çok yaktı. Bu bir darbe değil bir savaştı aslında...
Saat üçe doğru gelen bombadan sonra meclis genel kurulu salonunun fiziki Sartların uygun olmadığı başka yere geçmesi yönünde bir irade oldu. Ben o arada yayına devam ediyorum. Meclis Genel Kurul salonunda en sonda kalemisim. En son meclis salonu o şekilde yayından ayrıldım. O anlamda o akşam mecliste yasadıklarımız böyle saat 03.00 gibi aşağı yukarı sığınak denilen bir yere gittik. Sığınakta değildi aslında sığınak şartları yoktu bir yarım kat alt katta bir bodrum gibi koridorların olduğu hiçbir oda şartlarının olmadığı yere geçtik. Çok sonralar 8-10 sandalyenin olduğu bir oda bulundu. Hatta o ara namazımız kıldığımız yeri hatırlıyorum simdi ben oturarak kılıyorum namazı bir sandalye bulup namaz kılmak istedim. Yok yani öyle bir şart yok. Dar bir koridor muhtemelen havalandırma koridoru tamamı toprak orada sadece bir sandalyelik yer bularak namaz kılabildik.
KESIR: "GASPRALI ISMAIL'IN MILLET TANIMI 'DILDE, FIKIRDE,¡STE BIRLIK' 15 TEMMUZ
GECESI VÜCUT BULDU"
Cumhurbaşkanımız cep telefonunun kamera özelliği ile televizyonlara bağlanarak, Milli iradeye sahip çıkmak için vatandaşlarımızı meydanlara davet etti. Halkımız da sokak, cadde ve meydanlara çıktı. Darbe girişimini ve 7'den 77'ye sokaklara çıkarak, yeni bir kahramanlık destani yazan milletimiz için neler söylemek istersiniz?
A Keşir: O gece Milletimizin bir kısmı Cumhurbaşkanımızın açıklamasından öncede çıktığını daha sonra öğreniyoruz. Cumhurbaşkanımızın açıklamasından sonra Milletimizde su refleksi hakimdi: Öncelikle O'nu sağ salim ve kararı gördüklerinden dolayı içleri rahatladı ve 60'ta yaşananı asla tekrar yasamak, liderlerini yalnız bırakmak istemediler.
Çoluk çocuğuyla, genci yaşlısı, kadını erkeği... Bende hatırlamıyorum 60 ihtilalini yaşım gereği. Hatırlamayanlarda dahi öyle bir iz bırakmış ki... Buna "kan hafizasi"diyen bir teori var. O aksam aslında 7 den 7 e herkeste bu "kan hafızası" canlandı.
60 hatırlayanlar iradeyi bilerek çıktılar. Biz asla Menderese yapılanı bir daha yapılmasına izin vermeyeceğiz" dediler.
Ama hatırlamayanlarda o "kan hafızası" gerçekleştiğine inanıyorum ben. Hatta toplumun her kesimi yani siyasi olarak siyaset ilgilenenler Ak Partili olanlar, kendini Ak Partiye yakın hissedenler ya da başka bir siyasi partiye yakın hissedenler ya da siyasetle hiç ilgisi olmayanlar... Sorsanız bir siyasinin adını ya da siyasi görüsü ifade edemeyecek kadar siyasetle ilgisi dahi (sonra görüyoruz ki onlar dahi) dışarı çıkmışlar ve bu sivil raddeyi göstermişler. O anlamda, gerçekten bir milli mücadele destanidir.
241 şehidimize tekrardan Allah-tan rahmet diliyorum. Yakın tanıdığım arkadaşlarım, okul arkadaşlarım vardı içinde. (Çengelköy’de şehit olan Mustafa Cambaz gibi. Öyle bir refleksti ki bu simdi daha sonra zaman içinde şehit olanların sokaklara çıkma hikâyelerini, iradelerini görüyorsunuz basında.
Mesela 17 yaşındaki bir gencimiz Mahir Ayabak "ben gencim en önde olmam lazım" diyerek şehit oluyor. 16 Yaşındaki Abdullah Tayyip Olçok babası ile birlikte, 17 yaşındaki Sağlık Lisesi Mezunu Uhud
Kadir Işık yaralıların yardımına koşarken şehit düşüyor.
Bir çocuk, bir genç sadece okuyarak, yazarak, anlatılarak bu iradeye sahip olmaz. O onun kanında taşıdığı genetik mirasa sahip olduğu bir irade, güç. 17 yaşındaki bir çocuğa sadece kitap okutarak veya anlatarak azmi, bu iradeyi veremezsiniz. O onun gerçekten taşıdığı ve içinde beslediği bir irade. O anlamda her yaştan Şehitlerimiz var, gazilerimiz var kadın, erkek. Köprüde o tanklar tek başına duran kadınlar var. Safiye Bayat..
Komşusu ile beraber mahallenin gençlerini ehliyeti olmadı halde kamyon kullanıp sokağa dökülen kadınlar var. Şerife Boz... Farklı bir şey daha var o aksam söylediğim. Ağırlıklı olarak bireysel silahlanmaya ilgisi olan bir toplumuz. O gün köprüde belki yüz iki yüz araç kaldı, olaylar ilk olduğunda.
Muhtemeldir ki araçların en az yarısının torpidosunda silah vardır. Ama hiç biri o gece o silahını kullanmadı askere karşı.
Bedenleri ile mücadele ettiler. Askere emir verenler, o hainler, o savunmasız insanlara bedenlerine ateş emri verdiler. Tankların önüne, paletlerin önüne yatan irade, hiçbir başka milletin tarihi bunu yazamayacak. Ne bugüne kadar yazdı, ne de bugünden sonra yazacak. Bu sereli milletin bir davranış biçimidir bu. Çünkü biz ne sömürge olduk bugüne kadar, ne iltica ettik, nede sömürge yaptık.
Böyle bir milletle ancak böyle bir şerefli mücadele yakışırdı. Bunun bir eylem planı da yok, afete hazırlık planı, darbeye hazırlık planı böyle bir şey yok. İnsanların o anki ruh haliyle milli şuurla ortaya çıkardığı bir durum. Gaspralı İsmail, Milleti tanımlarken dilde, fikirde, iste birlik' der. Yani ayni dili konuşacaksınız birbirinizi anlayacaksiniz ayni fikriyatta olacaksınız ve ayni işi yapacaksınız. 15 Temmuz gecesi iste bu üçü de gerçekleşti ve biz millet olduğumuzu o gece bir daha hatırladık. O anlamda milletimizin o geceki durusunu son derece önemsiyorum. O Gece "Dilde, fikirde, iste birlik" vücut buldu.
Darbe gecesini konuşup darbe girişimi gecesini konuşup Ömer Halis Demiri anmamak olmaz. O ilk kursunun şehidi. Daha sonra tabi başından gördük takip ettik komutanı kendine emir verdiğinde sonunda şahadet olma ihtimali olmasına rağmen bile bile vatan göreviyle gözünü his kıpmadan o görevi yerine getirmesi darbenin askerin içinde gidişatının değişikliğinin önemli bir göstergesi. O anlamda kendisini buradan rahmetle anıyorum. Bir tarihe not düşeceksem içinde mutlaka Ömer Halisdemir olmasını isterim. Nasıl bir şerefli babanın nasıl bir şerefli evlada olduğunun bilinsin isterim.
Çok şükür evvelki gün kabrini, ailesini ziyaret etmek, babasının annesinin elini öpmek nasip oldu. Eminim adını bilmediğimiz hem o gecenin kahramanları hem de hala içinde o Ömer Halisdemir ruhunu yasatan vatanperver, milliyetperver, bayrak sever pek ok ferdin olduğunu biliyorum. Böyle bir milletin bir ferdi olmaktan dolayı Allah'a hamd ediyorum.
O gece Milletimizin yasadığı ruhun, darbeyi bedeniyle püskürtmesinin, henüz Siyaset, Sosyoloji, Sosyal Psikoloji, Psikoloji vd sosyal bilimler literatüründe bir karşılığı, tamimi yok. Kim bilir kaç doktora, doçentlik tezi hazırlanacak, kaç cilt kitap yazılacak? Sosyal bilimciler, Türk Milletinin o asil, imanlı, vakur, kararlı, gözü kara durusunu kavramlaştırabilmek için daha ok çalışacak...
Siz Meclis'te iken dışardan haberleri nasıl alıyordunuz? Kendiniz ve yanınızda bulunmayan yakınlarınızla ilgili duygularınız nasıldı? Darbe girişimi esnasında şehit olan veya yaralanan bir tanıdığınız var mi?
A Keşir: Meclise ilk geldiğimizde, Genel Kurula geçtiğimize 24 dakika zaten yayın ile geçti. Önceleri tarama ve bomba seslerini duyuyor ve zaman zaman haber alıyorduk. Erol Olçok ve oğlunun haberi geldi mesela. Önce inanamadık. Çocuklarım, İstanbul’da olan yaşlı annem, diğer şehirlerdeki akrabalarım merak ettiler elbette. Zaman zaman yazıştık. Bomba düştüğünde çok endişelenmişler. En çok küçük kızım ve annemin merak etmesine üzüldüm. Bize bunu yasattılar. Annem 19 yaşındaki bir evladını toprağa verdi. Genç ölümün acısını yasadı...
Bir de üzerine o gece... Şehit Mustafa Cambaz fakülteden arkadaşımdı. Daha sonra cenazesine ve ailesini ziyarete gitme imkânım oldu. Eşi "Mustafa'm başka türlü ölemezdi, bu ölüm O'na çok yakıştı" diyor.
Darbe girişiminin ertesi gün TBMM olağanüstü toplandı. O anlarla ilgili hissiyatınız ve düşünceleriniz?
A Kesir: 15 Temmuz gecesi Mecliste alınan bir başka kararda, ertesi gün Meclisin olağanüstü toplanması, 4 parti ile birlikte ve ortak bir bildiri hazırlamasıydı. Böyle bir kararla sabah ona doğru biz meclisten ayrıldık. Saat 17 de meclis tekrar toplandı. O anki duygularımda en az önceki gece kadar yoğundu. İstiklal Marşının önce marşın okunması akabinde tüm kıtalarının Başkanımız tarafından okunması çok anlamlıydı. Ve orada hakikaten milli bir ruhun kurtuluş savağında ilk meclis ruhunu hissettik ve öyle bir tanıklığımız oldu.
Tüm siyasi partilerin ortak turumu ve durusu çok kıymetli... Tüm dünyaya önemli bir duruş göstergesi. Akabinde de Yenikapı ruhu... En çok Başkanımız İsmail Kahraman, istiklal Marşının şiirini okuduğu zaman biz Milletvekillerin de iştirak etmesi ve on kıtanın ayni ruh ile okunması esnasında duygulandım ve Allah'a şükrettim.
Ülkemiz daha önce de darbeler görmüş bir ülke... Önceki darbelerle karşılaştırdığınız zaman 15 Temmuz Darbe girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
A Keşir: Tabi burada sadece Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan ya da sadece Ak Parti değil, onun üzerinden ta Gezi olaylarından başlayan (yıllardır belki olan ama Geziden sonra ifşa olan) bir oyun var. Yani yedi düvelin içinde olduğu bir oyun belki bu. Türkiye’nin büyümesini engellemek isteyen, Türkiye'den hatta toprak alamaya parçalamaya yönelik gelen büyük bir oyun. Ama bu Aziz Millet 15 Temmuz gecesi bu oyunu bozdu. Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, Yüce Mecliste çalışan milletin emanetini namus gibi taşıyan Milletvekilleri bu oyunu bozdu, milletin bizzat kendisi oyunu bozdu, Ömer Halis Demir bozdu, 241 şehidimiz bozdu oyunu. Ama bu oyunlar bitmeyecek. Ben asla onlarında vazgeçmeyeceğini düşünüyorum. Bu milleti Allah birlik ve dirlikten ayırmasın. Allah öyle bir geceyi tekrar millete yasatmasın. Allah bizi birlik ve dirlikten ayırmasın diyorum.
Yaşım gereği 1980 darbesi ve sonrasını iyi hatırlıyorum. 1960 darbesini de basta babam olmak üzere hem tanklıklardan hem de okumalarımdan biliyorum. 15 Temmuz bir darbe değil, bir savaştı.
Türkiye’yi Suriye veya Mısır yapma girişimi idi ve bence ok uluslu, içeriden dışarıdan çok ortaklı bir girişimdi. Hem Cumhurbaşkanımızın durusu hem de Milletin durusunu hesap edemediler. Ayrıca sivil siyasetten de dayanak bulamadı ve siyaset darbe karsısında kenetlendi. Meclis tüm iradesiyle Milletten aldığı emanete cani bahasına sahip çıktı. Tüm bunları bir araya getirdiğinizde bu 1960, ne 1980 ne 28 Şubat ne de 27 Nisan’dı. Milletin bizzat kendisine ve tamamına, silahsız insanlara ateş açıldığı, Meclisin bombalandığı bir başka darbe yazmadı tarih...
KESIR: 'ALLAH'A HAMD OLSUN, ASLA KORKANLARDAN ASLA HAINLERDEN ASLA KAÇANLARDAN OLMADIK."
Pek çok vatandaşımızın şehit ve gazi olmasına yol açacak kadar, kanlı ve gözü dönmüş bir güruh tarafından teşebbüs edilmesine rağmen darbe girişiminin basarisiz olmasında TBMM'nin ve bizzat siz Milletvekilimizin o anda Meclis'te bulunmasının oynadığı rol hakkında neler söylemek istersiniz?
A Keşir: Her şeyden önce burada bir kazanım varsa öncelikle bu Türk siyasetinin tamamına mal edilmelidir. Orada her bir siyasi partiden bulunan Milletvekillerinin tek tek varlığı dahi çok kıymetlidir. Meclisin 15 Temmuz gecesi açılmış olması, sivil siyasetin durusu açısından çok önemli. Genelde askeri darbeler sivil siyaseti sonlandırır ve bir sivil siyasi is birlikçisiyle beraber onunla devam eder akabinde. O aksam tüm sivil siyasetçiler aslında bunun bir iktidar partisine yapılan bir darbe olmadığını, Türkiye’nin geleceğine yönelik hatta simdi okumalarını yaptığımızda görüyoruz ki Türkiye’nin parçalanmasına yönelik büyük bir oyun olduğunu, büyük bir is birlik olduğun fark ederek böyle bir refleks gösterdi ve sivil siyaset iş birliği yapmadı darbecilerle. Meclisin o aksam oynadığı rolün o anlamda çok fazla önemi olduğunu düşünüyorum. Kendi adıma mesleki bir refleks ile 24 dakikayı aşan canlı yayın yapabilmiş olmayı, o gece bana yüklenen görev olarak yorumluyorum. Hepimiz üzerimize düşeni yaptık. Bana da mesleğim gereği böyle bir görev düştü. İktidar, muhalefet tüm sivil siyasetin ortak tutum ve durusunun Kamuoyu tarafından bilinmesi, vatandaşa güç vermesi açısından önemli buldum. Nitekim daha sonra aldığım geri dönüşlerde tam da beklediğim gibi bir etki bırakmış olması içimi ferahlattı.
Daha sonraları başından ifadeleri okuduğumuzda, "Aslında Meclisi hedef almanın planlarında olmadığını, canlı yayın yapılınca bunun kamuoyu üzerinde olumlu etkilerini gördükten sonra Meclis'i hedef aldıklarını ve bombalamaya karar verdiklerini" öğreniyoruz.
Darbeciler Meclisin çalışacağını beklemiyorlardı, canlı yayını da beklemiyorlardı. CNN Türk'e de teşekkür ediyorum. Cumhurbaşkanımızın yayına bağlanmasından itibaren önemli bir görev üstlendiler. Hem çocuklarımıza anlatacağımız hem tarihe tanıklık edeceğimiz bir andı o atmosfer. Tabi Allah tekrar o günleri yaşatmasın. Ama o ruhun içinde birey olmak, o ruhu paylaşanlardan biri olmakta büyük bir şeref. Allah’ın bize bu şerefi yaşattığı içinde hamd ediyorum.
Asla hainlerden, asla korkaklardan, asla kaçanlardan olmadık. Allah böyle bir leke vermedi bize çok şükür. Şerefli bir şekilde dik duran bir ekibin parçası olmak, torunlarımıza, mesleğimize bırakabileceğimiz önemli bir miras olduğunu düşünüyorum.
EYLÜL / 2016