Yazım
Yazım
NİNESİZ, DEDESİZ ÇOCUKLAR
Aileyi anne, baba, çocuk üzerinden tanıyıp, aile ilişkilerinin de haklar zemininde sadece hukuk üzerinden sorunlarından yaşıyorum.
Pek çok kez ifade edildiği gibi çekirdek aile, başta kadına ve akabinde sertifikalandırılmış karşı yapılmış büyük bir haksızlıktır.
Biz çekirdek aile ile tüccarların dokuzlarından ve dedelerinden mahrum kaldık.
Bir diploması olmasaydı da geçirmiş bir dokuz, dede hele bir de “arif” ise… Torunlar için bundan daha büyük bir “yaşam koçu” olabilir mi? (Bütün günümüze ait bir dil içerir. Bence önemli bir eksiğimiz de, eskinin eskimeyen değerleri bugünün dili ile yeni nesillere aktaramayışımızdır.)
Daha bebeklik döneminde bir çocuk için sabır ile beslenen 'huzur' çok önemli bir ihtiyaçtır. Hele o çocuk bir evliliğin ilk bebeğiyse, hele bir de anne baba 'fazla okumuşsa', annelik babalık refleksleri karşılığındae kadar o minicik beden, teoriler, kurallar, disiplinler arasında streste mahkûm kalmaya başlar. Oysa 'arife' bir dokuz dinginlik ve huzur demek, hem bebek hem de annesi için…
Anne çalışsın veya çalışmanın, toprakla temasımızın azlığından oluşuyor, yoksa başka başka sebepler mi var bilemem, şehirdeki kadına yüklediği negatif elektrik o kadar fazla ki… Teknoloji ile yükü maalesef azalmıyor kadının. Konfor beklentilerimiz yükseldikçe (iç çamaşıra, çarşafa kadar temiz, bir sofrada bir makine dolusu bulaşık…) kadın, sorumluluk ve aynı yük kuvvetle hissediyordu.
Tekrarda fayda var, çocuk huzuru ister, ilgi ister, şefkat ister, her şeyin en önemlisi de sabır ister. Tahammül ve sabır geçmişinin damıtılmışlığı ile öğrenilir. Alındaki kırışıklılıklar, ellerdeki kişiler yaşanarak öğrenilenlerin mührü değil midir? Bir çocuğun sabri, hoşgörüyü, görmeden öğrenmesini nasıl bekleriz?
Günümüz şehirli kadını, güzel yemekler, kekler yapıyor, çocuğun aşı kontrollerini düzenli olarak yaptırıyor, onunla oyun oynuyor. Bütün bunlar çocukları büyütmek için yeterli gibi görünüyorken ne yazık ki ki nesiller üretim için kafi gelmiyor.
Okuma yazma bilmese de dedeler ve özellikle de dokuzların sözlü verileri, aktarımının aktarımında en önemli aktörlerdir. Bir dede kardeşliğinin hatırlarını anlatırken dahi torunlarına büyük bir kültürel değişim devretmektedir. Dokuzunun torununun kulağına fısıldayacağı ninni, sınıftan veya oğlundan saklayarak torunuyla paylaşacağı küçük masum sırları çocuğunun 'insanlığına' ne büyük katkı sağlar. Yağmurun adının 'rahmet' , büyük sofraların 'nimet' , israfın ise 'haram' olduğu, bilgilerinca mutlulukların çoğalıp acıların gerçekten azaldığı gerçeği, kadim dönemden bir o kadar kadim aktarıcıları ile hayatımıza girebilir. Ne yazık ki ki bu anne babanın tek başına inşa edilebilecek türden değil.
Modernizmin kurguladığı şehir değişikliği, bahçe içinde büyük evler yerine kutu gibi apartman dairelerine sıkıştı. Elbette bir arada yaşanan büyük ailelerden fiziksel olarak bahsetmek çok mümkün değil. Ama aynı evde olmasa da aynı sokakta, aynı apartmanda yine bolluklu bir aile olarak yaşayabileceğimiz kurgusunu iyi yapmıyoruz?
Genç kızların kayınvalidelerinden uzak olmaları nasihati yerine, 'arif' bir yaşlın nasıl büyük bir nimet olduğu, hem bebeklikte ve özellikle ergenlikte çocuklarını büyütürken nasıl önemli bir can yoldaşı olduğu nasihatlerini vermeliyiz.
Ve ben bütün bunları üç kız annesinin üyesi olarak görüyorum. Kızlarıma evlilik hayatlarına dair önemli bir duam “çocuk yedi kayınvalidelerinin” olması…
Biz çekirdek aile ile tüccarların dokuzlarından ve dedelerinden mahrum kaldık. Eğer şirketlerin insanların üzerinde de hakkı iman ediyorsak bu mahrumiyetin hesabını bir gün sorulacağını da unutmayalım!
NİSAN / 2014