Yazım
Yazım
YAPAY GÜNDEM, YAPAY REFLEKS
İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNİN GAYR-I MEŞRU ÇOCUĞU;
YAPAY GÜNDEM, YAPAY REFLEKS
İletişim liselerinde, fakültelerinde, temel İletişim derslerinde ilk öğretilen, doğru bilginin, doğru kanallar ile hedefe iletilmesidir. Konvansiyonel medyanın varlık nedeni budur aslında. Doğru habercilik, gazetecilik meslek ilkeleri… vb pek çok kavram bunun için geliştirilmiştir.
Tek kanallı TV döneminin çocukları olan benim kuşağım meslek mensupları, medya araçları, kanalları çoğaldıkça, çeşitlilik ve zenginlik artacak zannettik. Fakat kanal ve araçların çoğalması, çok sesliliği, ne yazık ki bilgi kirliliğine dönüştürmeyi başardı.
Aslında ilk yıllarda çok kanallı olmak ile çok seslilik beklentileri, benzeşen şeylerin çoğalması olarak kendini gösterdi. Aynı saatte benzer programlar, benzer hikâyelerin dizileri, benzer yarışmalar vs…
İnternet ile birlikte iletişim teknolojisi yeni bir araç ile tanıştı: Sosyal medya… İlk yıllar flört gibiydi… Eski okul arkadaşlarımızı bulduk, yüzünü görmediğimiz insanlar ile sanal sohbetler ettik, şirketler, kurumlar, kendilerini tanıtacak yeni bir mecra bulmanın heyecanı ile doldu taştı.
“Her şey mutlu mesut gidiyor” derken, önce çocuklarımız üzerindeki olumsuz etkilerinden şikâyet eder olduk. Çocuk pornosu, madde satışları da bu mecrayı keşfetmişti çünkü… Hemen tüm gelişmiş dünya ülkelerinde, kullanıcılara alternatif sunan, çocuklar eksenli filtre seçenekleri, özgürlük tartışmalarının tam da ortasına düştü.
Aslında, sosyal medya ile gayr-ı nizami bir bilişim harekâtı ile karşı karşıya kaldığımızı ise pek çok denemeden sonra fark ettik.
Sosyal medyanın, Arjantin ve Mısır’da ki olaylara etkisini konuşurken, Türkiye’de Gezi olaylarını deneyimledik. Ardından 17 Aralık süreci ve Soma maden kazası…
Sahte kan anonsları ile oluşturulan kitleler, o günkü krizi yönetmeye çalışan ekibin işini zorlaştırdı. Aynı durumu Gaziantep’teki bombalı saldırıda da yaşadık. Kriz ile uğraşan sağlık görevlileri, bir de sahte kan anonsları yüzünden yoğunluk yaşadı ve yetkililer çıkıp “kan ihtiyacı olmadığını” duyurmak zorunda kaldılar.
Gezi olayları, Gaziantep’teki patlama, Soma faciası… Kamuoyunun özellikle kan anonsu konusunda en hassas olduğu zamanlardı ve birileri sahte kan anonslarını yayarak işi daha da zorlaştırdılar. Ünlüler de yüzbinleri bulan hayranlarına bu sahte anonsları, “sosyal sorumluluk” anlayışıyla, yaygınlaştırdılar. Sahte anonsları ile bir anlamda, yapay bir refleks oluşturulmaya çalışıldı.
Soma faciasında gördük ki, pek çok ünlü, hatta eski bir bakan 700 kişinin varlığından bahsetti, Suriye’li sığınmacıların kaçak çalıştırıldığı, üzerine küllü su döküp kapatılacağı… Hiç düşünmediler; bu kadar büyük sayıda kayıp, acaba yerelde karşılık bulmaz mıydı? Cenazesini alamayan aileler, o kapılarda beklemez miydi?
Kalemin, mikrofonun şehvetini bilirdik de, klavyeninkini sosyal medya sayesinde keşfettik. Direksiyon başındaki trafik canavarları gibi “klavye canavarlarımız” türedi. Günlük hayatta yalan söz, iftira olumsuz karşılık bulurken, sanal alem de hoş görülür oldu. Hatta sosyal medyanın raconu haline geldi.
“Yazdı, geçti gitti ve olmadı sildi” zaten…
“GÖSTERİ TOPLUMU” KEHANETİ
Gay Debord’un “gösteri toplumu” kehaneti, ilk önce, savaşları canlı yayında çekirdek çitleyerek izlediğimiz günlerde gerçekleşti. Şimdi ise şık kafelerde Latte’sini yudumlayan klavyeşörler vasıtasıyla, yapay gündem ve yapay refleks yaratma sevdasıyla gerçekleşiyor.
Ömründe bir fukara sofrasına dizini kırıp oturmayanlar, memleketin herhangi bir meselesi için, küçücük de olsa bir bedel ödemeyenler, ter akıtmayanlar, 140 karakter ile “en masum ifadeyle” vicdanlarını rahatlatıyorlar. Sezon açılınca da ver elini güney illeri…
İletişim teknolojilerinin çoğalması, gelişmesi, bizi doğru ve çok sesli bilgiye eriştirmedi ne yazık ki… En basit araçları kullanan kullanıcılar dahi bilgi kirliliği bombardımanının farkına vardı.
İletişim teknolojilerinin, medya etik ilkelerinden, doğru habercilikten bihaber ve insansızlıkla kuşatılmış kullanımı, iletişimin, bilginin, haberin güvenilirliğini tartışmaya açtı.
Bundandır ki; iletişim teknolojilerinin gayr-ı meşru çocuğudur: yapay gündem ve yapay refleks…
Ayşe Keşir
2014