Yazım
Yazım
İNSANA KÜSKÜN ŞEHİRLER
Şehir büyütür insan, insanın da şehri…
İmar eder, ihya eder, bazılarını takip eder…
Medine'dir, medeniyettir şehirler…
Şehirler, insan için insanlar tarafından kurulur… Görgüsü, bilgi, bilgi sahibi ne kadar insanınoğlunun o kadar katkı verir şehre…
Sadece almak için, “taşımayı altın” sayan bir anlayış, kah başını sokacak bir gecekondu kah “çok kat, çok para” anlayışıyla yola çıkan müteahhit anlayışıi olarak tezahür etti.
Şehirle büyüyen insan, ufkunu yaşadığı şehirden alır…
Tarih, söz konusu şehir olduğunda, damıtılmışlık olarak ortaya çıkar.
Şehir ve insan hemhal olur ve bir anlamda farklı bir alışveriş vardır… Sadece mimarların, mühendislerin, müteahhitlerin, emlakçıların kazandığı tek bilgi bir alış veriş söz konusu değildir.
İnsana süt, insanlığı yücelten medeniyete katkı sağlayan bir alışveriş…
Modern şehirlilerin küskün…
İnsanlar mega kentlerde kurallar, sonu neredeyse tıpatıp insanlar insanlarla komşuluk yapıyor, yine kendilerinin çok sevdiği insanlarla, çok hikayeli işlerin işlemleri, AVM'de sosyalleşirken, bu üç mekana hapsolmuş şehir anlayışının ortaya çıkışı var olamıyor.
Bir şeytan üçgeni, sardı hayatımızı…
Zaman değişerek şehirlerde başlangıçtan itibaren doğal olarak ama yeni dünya şehirleri dönüşüyor, değişmiyor aslında. İnsanı da insanın ortaya çıkması…
Toprak yok hayatımızda, hava yok, güneş yok en önemlisi tarih yok, medeniyet yok…
Hani gör, görgülü olmak insandan insandır ya… Şehirde, şehre görerek geçmişin uzattığı eli tutarak büyümeleri insanoğlu…
Oysa geçmişte yaşadıkları geçmişinden bihaber, benzer insanların dışında hiç tanımadan, modern hayat ve hatta kapitalizmin dayattığı hayatı yaşıyor.
Yeni şehirler, yeni modern tutsaklıkların kapısını aralıyor…
MODERN ŞEHRİN DAYATTIĞI YAŞAM ALANLARI
Yeni Site Şehirleri Ve Alışveriş Merkezleri
Şehirleşme, şehir ile hem hal olmaktır. Şehre dokunmak, şehri hissetmek ve yaşamak…
Her geçen gün sayısı artarak, bir nevi çarpışmış şehir devletleri gibi site, kule (hiç istememe rağmen İngilizcesini yazmak zorunda kalmak zorunda kalmak zorunda kalıyor) kule… şehirleri toplanıyor.
Reklamlara bakın, bu mekanların “yaşam merkezleri” iddiasıyla genişleyen büyük bir vaatle ilerleyenler ki, alışveriş, sosyalleşme, spor, okul… tüm ihtiyaçlar küresel duvarların içinde karşılanıyor. Bu sitelerin her biri kendi içinde, yeni birer şehir olma iddiasında aslında…
Tek bir sosyal sınıfın içine kapandığı, gettolaştığı yeni mekanlar…
Önce AVM'ler Girdi Hayatımıza, Sonra, Kuleler, Siteler, Towerlar…
Yıllar önce İstanbul'un ilk büyük alışveriş merkezi Galeria'da insanlar sadece gezmek için akın akın gidiyorlardı. Sadece gezmek için alışveriş tutkusuna gitme fikrine uzun, çok uzun bir süre direndim. Çünkü büyük de olsa, merkez de olsa böyle bir yere sadece alışveriş ihtiyacı için gidilmeliydi.
Köprünün altından çok sular aktif. İstanbul Ataköy'de tanıştığımız bu merkezler bir çoğalmaya başladı. Hatta öyle oldu ki; şu anda yaşadığım şehir Ankara'da, açılan merkezlerin reklamlarını yetiştiremiyorum.
Alışveriş kültürümüz ve sosyal hayatımız, ilk önce süpermarketlere yenik düştü, sonra da alışveriş merkezlerine… Kasaba, manava, bakkala, fırına gitmeyi unuttuk önce, sonra da giyim kuşam için alışverişe çıkmayı, pazara gitmeyi, çocukların parka gitmeyi, tatilden çıkmayı, sahilde yürüyüş yapmayı, sahilde simit ve çay…
Sadece alışveriş kültürümüz değil, sosyalleşme anlayışımız değişti.
Pizzayla, hamburgerle tanışınca, hasır taburelerde çay içmeyi, Emirgan'da kâğıt helva yemeğini unuttuk.
Modernleşmenin alışveriş merkezleri oldu. Pastanede 1 liraya içtiğimiz limonatayı 10 lira ödeyince, Merkez Lokantasında yemek yemek yerine hamburgerci de karın doyurunca, gülmekn mis gibi kokan taze ekmek almak yerine, süpermarketlerin unlu mamullerine lisanslıce, parça parka götürmek yerine, alış veriş merkezinin üst rahatlamana bırakmaca, daha modern hissetmeye.
Sinema salonları, kafeterya katı, çocuk oyun alanları, modern kahvehaneleri ile eski şehrin anlayışımızın modern çarşıları. Lakin önemli bir eksiği hala gideremediler.
Temiz hava ve damıtılmış şehir kültürü...
Bir başka açıdan baktığınızda, alışverişte insanın modern hayatta en çok ihtiyaç duyduğu şeyleri, zamanı sunulabilir denilebilir. Bütüncül bir mekanın içinde yarım yamalak giderek gittiğimiz zaman…
Gerçi modern hayat sadece bakkalı, süper market yoktu. Alışveriş anlayışımız, kültürümüz o kadar çok değişti ki… Sadece ihtiyaç için çıkılmıyor artık çarşıya…
Yeni sezonda neler var?
İndirimler nasıl?
Sorularının cevapları da en önemli alışveriş nedenlerimiz oldu.
İnsanlar yaşayıp sosyalleşmeye geliyorlar bu mekanlara. Belki de çiçekler hiç görmeyenler bovlingi görmeye, hamburgere, pizza ekonomisine, isteyenlerle buluşmaup sinemaya gitme, anneler çocuklarını sinemaya götürmeye, çıkışta da indirimlere katılmaya…
İnsanlar önce Mahmutpaşa'yı terk etti, ardından İstanbul caddesi, Fatih, Nişantaşı, Bağdat ve İstiklal caddesini; Ankara'da ise; Kızılay ve Tunalı'yı. Sultanahmet'te kaldı, Boğaz tekne turlarına... İlk alışveriş merkezimiz sayılabilecek Kapalıçarşı'nın boynu bükük, sahil boyunca uzanan döngüler ve oltalar da mahzun.
Modern hayat, tüm sosyalleşme değişiklikleri bir çatı altında toplayıp bizi alışveriş merkezlerine, sitelere, kulelere hapsolmayı dayatıyor . ayrıca; modern olma kaygısı, temiz hava ve güneşimizi engellediği gibi yardımların bırakmamıza, şehir ile hemhal olmamıza da engel oluyor…
AĞUSTOS / 2013